“Her şey ben ilkokula yazıldıktan sonra başladı. Bir akşam evde ders çalışırken annemin bana tuhaf baktığını fark ettim. Yazdıklarımı dikkatle inceledikten sonra mırıldandı. Az sonra elinde düz beyaz bir kağıtla çıkageldi.
“Bir ağaç çiz” dedi, bana.
Çizdim. Önce köklerini, sonra aşağıdan yukarıya doğru gövdesini ve daha sonra dallarını ve yapraklarını… Ben çizerken annem “Allah Allah” diye söyleniyordu. Sonra kendisi bir tane çizdi. Önce kalın bir gövde, sonra dallar ve yapraklar, en son kökler… Ne fark eder ki?..
Sonra yazı yazdırdı. Yazdım. Hemen yanına kendisi yazdı. Baktım B’leri, D’leri, N’leri benimkilere benzemiyor. Onunkiler ters.
Sabah ayakkabılarımı bağlarken (ben hala bağlayamıyordum)
– “Öğretmenin bu yazdıklarına bir şey demiyor mu? diye sordu. Zaman zaman bana kızdığını söyledim. Tahta da yazılanları deftere geçirirken zorlandığımı, gecikince de “Tembel” diye fırça yediğimi anlattım.
“Niye zorlanıyorsun?” diye sordu annem.
“Çünkü tahta da yazılanlar da senin gibi…” dedim. “Ters aynı…”
Öyleydi gerçekten de, benim “ev” diye yazdığımı sınıftakiler “ve” diye okuyorlardı. N’leri, P’leri, K’ları ters yazıyorlardı. Herkesin sağ bildiği benim solumdu. Tahtadakileri defterime geçirirken düzeltmeye çalışıyordum. O yüzden gecikiyordum.
O gün öğleden sonra annem okula geldi. Öğretmenle bir şeyler konuştu. Ertesi günde kapısında “Davranış Bilimleri Enstitüsü” yazan bir yere götürdü.
“Bak bu abla doktor. Seninle biraz konuşacak” dedi. Güler yüzlü bir abla adını söyleyip tokalaşmak için elini uzattı. Uzattığı eli tersti. Tokalaşamadık. Sonra o da bir şeyler yazıp çizmemi istedi. Bunun çocuklarda çok sık rastlanan bir sorun olduğunu söyledi. O sözcüğü ilk kez orada duydum…. DİSLEKSİ….
Doktor dönüp arkasındaki dosyalardan bir kağıt çıkardı.
– “Bu çizimler ve yanındaki notlar Leonardo da Vinci’ye ait” dedi. Yazılar bana çok tanıdık geldi. Benim gibi düz yazan birini bulmuştum işte. Sonra masanın üstündeki aynayı elindeki kağıda tutup bize gösterdi. Annem hayretler içinde kaldı. Notlar onların diline tercüme edilmişti sanki. Ayna bir şifre çözücü gibi düzeltmişti yazıları… Doktor abla bunun bir hastalık değil, bazı çocuklar da rastlanan türden bir bozukluk olduğunu anlattı uzun uzun. Disleksilerin bazı harfleri ve sayıları ters yazdıklarını, ancak bunun bir zeka eksikliğinden kaynaklanmadığını, hatta tersine, disleksili çocukların çoğunda üstün zeka saptandığını söyledi.
Edison’un, John Lennon’ın, Michelangelo’nun, Steven Spielberg’in, Prens Charles’ın, J.F. Kennedy’nin disleksil olduklarından söz etti. Yine bir disleksi olan Einstein’ın okumayı 9 yaşında söktüğünü ve normal okulda başarılı olamayınca da babası tarafından askeri okula yazdırıldığını anlattı.
“ Bu saydığım isimlerin hepsi birer dahi idi. Bize göre ters yazmalarına itiraz edilmediği, tersine hoşgörü ile bakıldığı için dehalarını kanıtlayabildiler.” dedi. Çıktığımızda hastalığımı sevmeye başlamıştım. Yanılmamıştım işte. Ben değildim ters yazan onlardı…. Farklılığımdan utanmamaya başladım. Ertesi gün okula cebimde bir ayna ile gittim. Ayna benim tercümanım olmuştu adeta. Yazdıklarımı onların diline çeviriyordu. Onların yazdıklarını da benim için düzeltiyordu.
CAN DÜNDAR
Öğrenme, insanın doğduğu günden ölünceye kadar devam eden, bilgi ve beceriyi kullanabilmesidir. Her bireyde farklı öğrenme biçimleri vardır. Bunlar; işitsel, görsel olarak adlandırılabilir. Öğrenme, en sade anlamıyla bilginin kazanılması olarak adlandırılsa da, bireyin bilgiyi kazanırken zorlanması sonucunda ortaya çıkan sorunlara öğrenme güçlüğü denebilir. Öğrenme güçlüğü tanımı ilk kez Kirk (1963) tarafından ortaya çıkmıştır. Özgül Öğrenme Güçlüğü terimi, “disleksi” (okuma alanında güçlük), “disgrafi” ( yazı alanında güçlük) ve “diskakuli” (matematik alanında güçük) terimlerinin hepsini kapsamaktadır. Okul öncesi dönemde belirtileri ortaya çıkmaktadır. Mesela konuşmada gecikme, renk ve şekil öğrenememe, haftanın günleri, yön, önce-sonra, alt üst gibi kavramlar, sayı saymada ve şekilleri kopyalamada zorluk çekme olarak görülebilir.
Özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda zekası normal ve normalin üstündedir. Okul döneminde ise belirtileri daha gözle görülür olmaya başlar. Bunlar; okumayı öğrenmede zorlanırlar veya geç öğrenirler, dikkatleri kısa sürelidir(ters okuma, eksik okuma, yanlış okuma, harfler döndürme b-d, n-u, çok-koç, ev-ve,2-5…), yazarken bazı harfleri atlarlar veya eklerler, büyük küçük harf karıştırırlar, noktalama işaretlerine dikkat edemezler, yazarken kelime arasına boşluk bırakmazlar. Yazmayı öğrenmede zorlanırlar, yaşıtlarına göre yazıları okunaksızdır, ağır ve yavaş yazarlar. Zaman kavramını öğrenmede zorluk çekerler (dün-bugün, sağ-sol, doğu-batı, kuzey-güney). Unutkanlık, dalgınlık, zamanı iyi kullanamama, ezberlemede zorlanma, aritmetik işaretleri karıştırma, planlama ve organizasyon yapmada zorlanma, bilgiyi organize etme ve hatırlamada güçlük görülür. Motor becerilerinde zayıflık, ince motor beceriler gerektiren aktivitelerde zorlanma (makas kullanma, fermuar açıp kapama, düğme ilikleme, ayakkabı bağlama…) belirtileri görülebilir. Öğrenme güçlüğünün nedenleri henüz tam olarak belirlenememiştir fakat aile de özel öğrenme güçlüğü varsa çocuklar da görülme olasılığı yüksektir.
Nasıl tedavi edilir?
Özel öğrenme güçlüğü ömür boyu süren bir bozukluktur. Bunun için tedavisi mutlaka psikoeğitimdir. Bu eğitim okul eğitiminden tamamen farklıdır. Çocuğun zorluk yaşadığı alanlar tespit edilip bir uzman tarafından özel bir eğitime alınır.
Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Çocukların Aileleri Ne Yapmalıdır?
*Çocuğunuzun Özel Öğrenme Güçlüğü yaşadığını kabul edin. Onu yapamadıkları alanlarda suçlamayın, yargılamayın.
*Çocuğun yaşayacağı zorlukları ona ve öğretmenine bilgilendirin.
*Yapacağı işler konusunda çocuğunuzu destekleyin. Kendine güvenmesi önemli bir adımdır.
*Yapacağı işleri basitten başlayarak küçük parçalara bölün.
*Ödev yaparken ara vermesine izin verin.
*Çocuğunuz için günlük bir plan yapın, yapacağı işlerin saatlerinin her gün belirli ve aynı olmasını sağlayın. Bu çocukların düzene, sınırlara, yönlendirilmeye ihtiyaçları vardır.
*Çocuğunuza mümkün olduğunca sorumluluk verin.
* Göz kontağı kurarak konuşun. Konuşurken kısa ve net komutlar verin.
*Düzenli spor veya sanat aktivitelerine yönlendirin.
*Görsel algılama oyunları oynayın.
*İşitsel dikkatini arttırıcı çalışmalar yapın.